İstanbul'un kalabalık ve karışık sokaklarında, gençlerin ve çocukların "torbacı" olarak adlandırıldığı bir gerçeklik gizleniyor. Baronların kontrolünde gelişen bu tehlikeli oyun, yalnızca madde kullanımı değil, aynı zamanda toplumsal bir sorun haline gelmiş durumda. Çocukların baronların kurbanı haline gelmesi, sokaklardan medya gündemine yansıyan dramatik bir hikaye olarak karşımıza çıkıyor. Bu yazıda, "torbacı" denilen gençlerin yaşadığı bu zorlukların arka planını inceleyeceğiz.
İstanbul'un arka sokaklarında, "torbacı" terimi, uyuşturucu maddeleri satan ve bu işte baronlardan emir alan gençleri tanımlamak için kullanılıyor. Bu çocuklar, çoğunlukla 12-18 yaş grubundaki, pek çok zaman zor şartlar altında tavsiyelerle bu tehlikeli işin içine itiliyor. Ancak, söz konusu olan yalnızca uyuşturucu satışı değil; bu gençlerin, toplumun her kesiminden gelen ekonomik baskılarla nasıl bir döngüye hapsolduklarıdır. Uyuşturucu baronları, bu gençleri kendi çıkarları için kullanmakta oldukça başarılı olmuşlar. Kışkırtıcı bir şekilde, onları hedef alarak, maddi kazanç ve iktidar elde etmeye çalışıyorlar.
Yasadışı uyuşturucu pazarı, birçok genç için bir çıkış yolu gibi görünür. Çoğu zaman enfekte olmuş aile yapıları ve ağır ekonomik koşullar, devlete ve diğer sosyal kurumlara olan güvenin sarsılmasına neden oluyor. Sonuç olarak, gençler, küçük yaşta, baronların vaatlerine kanmakta. "Torbacı" olarak adlandırılan bu çocuklar, günlük hayattan koparılırken, aynı zamanda bağımlılık ve kayıpla da yüzleşmek zorunda kalıyorlar. Çoğu zaman toplumsal dışlanma, şiddet ve suç ile yaşamaya mahkum ediliyorlar. Bu durum, toplumun bu çocuklar üzerindeki yükümlülüklerinin sorgulanabilmesine yol açıyor. Bu döngüden çıkmanın yolu, sistemin değişmesi ve alternatif fırsatların sunulmasıyla mümkün olabilir.
Torbacı çocukların durumu, İstanbul'un birçok noktasında farklı şekillerde gözlemleniyor. Şehir merkezindeki mahallelerden uzak, daha yoksul bölgelerde ise bu durum çok daha görünür hale geliyor. Gençlerin çoğu, bu yaşam stilini benimseyerek hayatta kalmaya çalışırken, aslında kendilerini baronlar tarafından sömürülen birer figüran haline getiriyor. Baronlar, bir yandan bu gençleri kullandıkları gibi, diğer yandan da sürekli olarak daha fazla genç bulma çabasında oluyorlar. Bu durum, sokakta, açık hava pazarlarında ve online platformlarda madde satışının artmasına neden oluyor.
Sadece torbacı çocukların yaşamı değil, bu hayat tarzının ortaya çıkmasına neden olan sistematik sorunlar da çözüme kavuşturulmalıdır. Eğitim, sosyal hizmetler, psikolojik destek ve aile eğitimi gibi alanlarda yapılacak olan düzenlemeler, bu sorunun kökenine inmeye yardımcı olacaktır. Devletin ve yerel yönetimlerin, daha çok sosyal projelere yönelerek torbacı çocukları bu durumdan kurtaracak önlemler alması çok önemli. Çocukların yaşadığı toplumsal dışlanmayı azaltmak ve onları bu sürecin dışına çıkartmak için toplumsal bilincin artırılması gerekir. Ayrıca, bu gerçeklerle savaşmak için toplumda geniş çaplı bir farkındalık oluşturulması şarttır.
Gençler, uyuşturucu baronlarının sağladığı geçici yaşam kolaylıklarına kanmadan, potansiyellerini ortaya koyabilecekleri alanlara yönlendirilmelidir. Eğitime ve sanata teşvik edilen gençler, bu tür olumsuz yaşam koşullarından çok daha kolay bir şekilde uzak durabilirler. Yalnızca onların değil, ailelerinin de bu sürece dâhil edilmesi sağlanmalıdır. Toplum içerisinde bir dayanışmanın oluşturulması hayati önem taşımaktadır. Azınlık grupları, sosyal yardımlar, dernekler ve yerel inisiyatifler bu konuda aktif rol oynamalıdır.
Sonuç olarak, "torbacı" çocukların durumu yalnızca bireysel bir sorun değil, toplumsal bir sorun olarak ele alınmalıdır. Gençleri bu tehlikeli oyundan çıkararak sağlıklı bir geleceğe yönlendirmek, tüm toplumun sorumluluğudur. Barolar, sosyal hizmetler ve medya, birlikte çalışarak bu sorunun üstesinden gelmek için çaba göstermelidir. Geleceğimizin teminatı olan gençlerimizin sağlıklı bir yaşam sürmeleri için, toplumsal farkındalık oluşturmak ve onlara yönelik çözümler geliştirmek elzemdir.